Pinoa yerli çiğ susam küncü tahini üretimi ile geleneksel lezzetleri canlandırıyor. Yerli üretimi yaygınlaştırıp taze ve kontrollü bitkiler yetiştirebilmek için Şanlıurfa’da kurulan Pinoa ilaçsız üretim yapıyor.
Pinoa, ülkemize ithal edilen gıdalardan kendi tohumunu üretip organik üretime uygun olanları yerli üretim ile yaygınlaştırmak için Şanlıurfa’da yola çıktı. İlk olarak kinoa üretimi ile başladı. Sonrasında üretim alanını genişleterek karabuğday bitkisini de ekledi.
İthal gıdaları yerlileştirmek için çalışan Pinoa, ülkemizin değerli besinlerinin sürdürülebilirliği için de üretim yapıyor. Anavatanı Türkiye olan ancak artık ithal etmek zorunda kaldığımız tohumlarımıza sahip çıkıyor. Nohut, kum mercimeği ve karacadağ pirinci gibi besleyici gıdalar üretiyor.
Bereketli Anadolu topraklarında doğaya saygılı üretim
Hukuk eğitimi alan Pınar Polat Güven’in kurduğu Pinoa, kimyasallarla doğaya ve insan sağlığına zarar veren tüm süreçlerin önlenmesi için zorlu bir mücadele veriyor.
Pinoa, 12.000 yıllık geçmişiyle Göbeklitepe ile onun kardeşi Karahantepe arasındaki arazide doğdu. İnsanlığın sıfır noktası kabul edilen topraklarda, tarımın bir kadının sevgi dolu ve doğaya saygılı eliyle nasıl değişebileceğini gösterdi.
Pinoa yerli susamın yağı da, kokusu da başka
Türkiye’nin farklı bölgelerinde kinoa, karabuğday, nohut, pirinç, mercimek, bezelye üreten Pinoa, ürün yelpazesine iki geleneksel lezzetimizi daha ekledi: Kabuklu Çiğ Susam Küncü ve Küncü Tahini.
Pinoa’nın kurucusu Pınar Polat Güven yerli tohum susam üretim sürecini şöyle anlatıyor:
“Ülkemizde bazı konularda yöreler arasında imkan eşitsizliği var. Güneydoğu Anadolu bölgesindeki şehirlerin arasında bile çok fark var. Şanlıurfa’da yetiştireceğimiz bezelyeyi hasat olanağımız olmayınca, o toprağa uygun ve toprağı besleyecek başka bir ürün aradık.
Orada yaşayan dedemize ve akrabalarımıza, toprak döngüsüne en faydalı olabilecek bitkinin ne olduğunu sorduk. “Susam” cevabını aldık.
Susam cevabını duyunca mutlu olduk, çünkü susam ülkemizde çoğunlukla ithal ediliyor. Tohumunun yerli olması ve besleyici, yüksek yağ oranı içermesi bizim için çok önemliydi.
Akrabalarımız, akademisyenler, dostlarımız, ziraat mühendisimiz ve kadim bilgilere sahip büyüklerimize danıştık. Rengine ve cinsine bakarak doğru tohumu nasıl uygulayacağımızı araştırdık.
Ve tohumlarımızı 2020’de toprağımızla buluşturduk. Doğuda böyle koyu renkli, kabuklu, yağlı ve lezzetli susama “küncü” denir. Biz de onu göbek adı ile kullanıcılarımıza sunduk.
Küncü tahinimiz ise, Urfa’nın en eski helvacılarından biri ile babamın arkadaşlığı sayesinde ortaya açıktı. Az miktardaki küncümüzü, değirmenini önden temizleyerek tahine çevirebilecek bir yer bulmuş olduk.
Mersin limanından ülkemize gelen tonlarca ithal susamın yanında bir avuç kalan küncümüzü tahine çevirmek için sıraya girmemiz gerekti.
Özellikle pastanelerde ve simitlerde kullanılan, çoğunlukla Sudan, Afganistan, Çin’den gelen yüzlerce ton susamın işlenmesi için çok önceden planlama yapılıyormuş.
Tesisin hattı bizim için duramayacağından, istediğimiz kriterleri koruyabilmek için “Tamam, biz durur bekleriz.” dedik.
Değirmende küncü susamlarımızı öğüten Hüseyin Abi’nin şu cümlesini aktaralım:
“Ablam, yerli susamın yağı da, kokusu da başka, inan altın suyu gibi aktı”
Pinoa olarak toprağa ve doğanın döngüsüne saygıyla üretim yapmaya, unutulan tohumlarımızı yaşatmaya, kendi toprağımızda ilaçsız ve tertemiz üretim yapmaya devam edeceğiz.”
Böyle çılgın ve cesur insanlar ile dünyamız, ülkemiz daha da güzel. Bunca çaba ve emek verilen ürünleri tercih ederek biz de destek olalım. Çorbada bizim de tuzumuz olsun.
- Daha fazla bilgi için: www.pinoa.com.tr